3 Mart 2020 Salı

Keşke



    Aslında benim bütün derdim kendimle. Tabii elimde olmayan sebeplerden ötürü hayatımın mahvoldu durumlar çok fazla ama gene de kafamı duvarlara vuracak kadar hatalar yaptım. Aslında kendi yaptığım hatalara o kadar takılan biri değilim. Elinde sonunda kendimle özeleştiri yapar, düzelecek yerleri düzeltmeye çalışırım. Zaten düzeltemeyecek olanlar için pek yapılacak şey yoktur. Çünkü onlar insanlarla ilgilidir. Peki ya dış çevredeki olayların beni etkilemesi ve düzeltemeyeceğim sebepler ? Dış çevrede yaşanan olayların senin hayatını etkilemesi kadar kötü bir şey yoktur.  Çünkü bundan sonra yapacağın her şey, atacağın her adım ve verdiğin her karar bu olay yüzündendir. Seni tamamen etkiler ve altına alır. Daha sonra yapacakların ‘mecburi’ olarak karşına çıkar ve elinde sonunda aklın yapamadığında kalır. Arkasından hep keşkeler başlar kafanı kemirmeye. Bir kelime ne kadar can yakıcı olabilir işte o zaman anlarsın. Yaşanan olaylar seni öyle etkilemiştir ki kendine çıkış yolu aramaya başlarken o yolda kaybolursun. İşte bütün gözyaşları o yolda akıtılır. O yol önceden o kadar da kötü görünmezken senin dikenli yatağın olmuştur. İlerlemek zorundasın işte ne olursa olsun dimi? Ama öyle olmuyor, yaşanmıyor.  Kim verecek peki  yıkılan umutlarının hesaplarını, kim özür dileyecek akan her gözyaşın için? Kimse. Hem özür dilese ne olacak sanki. Ne telafisi mümkündür ne de zamanı geriye alabilirsin. Geriye kalan hep aynı şeydir işte. Keşke…

En uzun, en çaresiz geceni düşün. Sabah olmadı mı?

   'En uzun, en çaresiz geceni düşün. Sabah olmadı mı? ' diyor Reşat Nuri Gültekin. Düşün, gece boyunca ağlıyorsun, artık gözyaşları...